29.11.09

Darbe Sonrası Zorunlu Din Kültürü Eğitimi - Kurban Bayramı

Pek muhterem, dini bütün Kulepiçi okurları. Kısa bir aradan sonra tekrardan karşınızdayım. Bu süre zarfı içinde sizden birçok sevgi dolu mektup aldım. Neden yazılarımın artık kulepiçi sahifesinde görülmediğinden dem vurmuşsunuz. Açıklayayım efendim. Bildiğiniz gibi kulepiçi ailesinin her üyesi tek bir amaç uğruna çalışmaktadır: Avrupa’ya Türklüğü tanıtmak, kültürler aracılığıyla kaynaşıp herkesi Türk yapmak ve son olarak tüm Avrupa milletine kelime-i şahaded getirtip hak yolunu göstermek. Bu amaç uğruna yazarlarımız İsveç’te konuşlanmıştır. Yalnızca bir yazarımız İsveçten bir farkı olmayıp sırf petrolu var diye artislik yapan Norveç diyarından bildirmektedir.


Lakin, misyonumuzu daha geniş bir perspektifte değerlendirme zamanı gelmiştir. Bu sebeplen İsveç memleketini terkedip ismi bende saklı olan bir baska Avrupa ülkesine gelmiş bulunmaktayım. Köleliğin yaygın olarak uygulandığı bu memlekete alışma sürecim biraz zaman aldığından sessiz kalmak ve yeraltından calışmalarıma devam etmek zorunda kaldım. Lakin gün sessizliği bozma günüdür, zira bugün kurban bayramıdır.

Bu kutlu ve mutlu gunun kutlamaları çerçevesinde kurban bayramının önemi ve tarihi konusunda siz kulepiçi okuyucularını bilgilendirme kararı aldım. Bu yeni köşemizde ilerleyen gunlerde de kimi dini günler ve vecibelerimiz hakkında bilgi vermeye devam edeceğim.


Efendim, bilindiği gibi ”kurban” kavramı çok eskilere dayanmaktadır. Tarihte ilk kurban etme eylemi M.Ö. 200 yılında Büyük Hun Imparatorlu’nda görülmüştür. O zamanlar henüz genç bir imparator olan Teoman, bir gün bıyıklarının terlemeye ve kamışa su yürümeye başlaması nedeniyle artık kendine bir hatun bulma vaktinin geldiği bilgisini veziri Karunyahya’ya bildirir. Karunyahya bu habere hiç sevinmez, zira kendisi kadınlara düşkünlüğü ile tanınan bir vezirdir ve imparatorluk çevresindeki tüm hatunları haremine katma planları yapmaktadır. Bunun üzerine Teoman’a, kız bulmanin bozkırda o kadar kolay olmadığını, eğer gerçekten dişine gore bir hatun arıyorsa savaşları ve zorbalığı bırakıp daha ince ruhlu, daha sanatçı kaprisli olması gerektiğini belirtir. Öncelikle bu fikre karşi çıkan Teoman, bir süre sonra geceleri kamyon devirerek uyanmaya dayanamaz ve imparatorluğu bırakıp şarkıcı olmaya karar verir. Boylelikle tarihteki ilk şarkıcı, sanatçı, yönetmen ve imparator kimliğini kazanan Teoman, bozkır festivallerinde seslendirdiği ağlamaklı şarkılarla hatunların gönlünde taht kurar ve Hun İmparatorluğu’nun yarısı ile muhabbet bağına girer.




Bu arada Teoman’dan boşalan imparatorluk koltuğuna amcasının 3. göbekten oğlu Alişan geçer. Hareminin erimesinden ve tüm cıvırları Teoman’a kaptırmaktan korkan Karunyahya, Ulu Tengri (c.c)’ nin rüyasına girdiğini, bakire olmayan kızlarla evlenmenin çok büyük günah olduğunu ve bu günahı silmek için 40 kremit eritene kadar yıkanmanın bile yeterli olmadigini soylediği söylentisini yayar. Haber, bozkırda azmış yağız asil Türk gencinden kaçan namuslu ve dini bütün bir kısrak hızıyla yayılır. Yağız Türk gençleri büyük bir telaşa kapılırlar, zira Teoman yüzünden helal kız kalmamiştır. Günler ayları kovalar ve bozkır erkekleri gittikçe daha da azmaya, azdıkça daha da fazla kamyon devirmeye başlar. Bu sürede Hun İmparatorluğu’nun Kırkpınar ilçesinde yağlı güreş icad edilir. Gençler kendilerini bu spor aracılığıyla bir süreliğine dindirmeyi başarırlar. Ancak Büyük Hun Vişnelik mahallesi ihtiyar heyeti, bunun bir çare olmayacağını, gençler evlenmedikce asil Hun soyunun kuruyacağını ve Çinlileşeceğini belirtir. Bu açıklamadan tırsan Attila isimli genç, bir grup arkadasını da alıp Avrupa’ya yerleşir ve kendi imparatorluğunu kurarak finli ve macar cıvırları yer.


Ancak Karunyahya halen daha amacına ulaşamamıştır. Teoman, konserlerine ve hatunları emmeye devam etmektedir. Bunun üzerine; çok cin ve çakal bir kişiliğe sahip olan Karunyahya, Ulu Tengri(c.c)’ nin yine rüyasına girerek, eğer Aziz Hun Halkı Teoman’ı kendisine kurban etmezse tüm halkı lanetleyeceğini ve bedelli askerlik yapanları geri cağırıp 18 ay askerlik yaptırtacağını soylediği söylentisini yayar. Nufusunun yarısı Baykas Gölü’nün kıyısında yaşayıp Çin’de çalışan ve bu nedenle bedelli askerlik yapan Hun halkının erkekleri bu haber uzerine zıvanadan çıkar. M.Ö 200 yılı Rockn’Kımız yaz festilvalinde, Teoman’ın beksteycini basan 300 kadar bozkurt türkü oracikta Teoman’in kellesiyle govdesini ayirarak kendisini Ulu Tengri(c.c) ye armağan ederler. Gençlerin gusül abdestsiz olduğu gerekçesiyle Teoman’in eti yenmez ve paramparça edilerek bozkır topraklarına serpiştirilir. Bu olay üzerine yazılmış çok meşur bir şarkı da bulunmaktadır.


Bu tarihten itibaren kurban etme eylemi mahallenin kızlarına sarkan her gence karşı uygulanmıştır. Ancak İslamiyet’in icad edildiği Arabistan Yarımadası’nda kurban etme eylemi farklı bir sebeplen ortaya çıkmıştır. M.S. 600’lü yıllarda Arabıstan’ın Medine kasabasında İbrahim isimli bir futbolcu yaşamaktadır. Medinespor’un sol bekinde oynayan İbrahim; hızlı, çevik ve ahlaklı oyun anlayışıyla tüm Medine halkının sempatisini kazanır. İbrahim, 29 yaşına bastığında yörenin ileri gelenlerinden El-Aziz Bin Yıldırım’ın 3 yaşındaki kızı ile evlendirilir. Oldukça mutlu bir mantık evliliği çerçevesinde uzun yıllar yaşayan çiftin bir sorunu vardır. Bir türlü çocukları olmamaktadır. İbrahim dışarıya yansıtmamaya calışsa da bu durum karşısında içi içini yemektedir zira kuşu kalkmamaktadır. İlk yıllarda hanımının çok genç olması sebebiyle henüz sandalyeye oturduğunda ayakları yere değmediği için çocuk yapamadığını söyleyerek konuyu geçiştirmiştir. Ancak hanımı 12 yaşına, yani yaşıtlarınin 3. çocuklarına hamile kaldığı yaşa geldiğinde Medine halkı arasında İbrahim’in eşcinsel, tombalak, goygoycu ve hatta kulampara olduğu hakkında söylentiler çıkmaya başlar. Bu söylentilerin üzerine İbrahim halkın içine çıkmaya utanır ve kendini evine hapseder. Yıllarca evinden dişarı çıkmayan İbrahim kendini okumaya verir.



Günlerden bir gün, haftalık Medine’den havadisler gazetesinde gözüne bir yazi carpar. Mekke’li bir biliminsanı olan Muhammed, Allah isimli bir kavram icad etmiştir ve bu yeni icadını tanıtmak için haftaya Medine’yi ziyaret edecektir. Haberin ayrıntılarında Allah’ın tüm insanların yaratıcısı olduğu ve eğer O’na kulluk edilinirse her ihtiyaca karşılık verebileceği bilgisi belirtilmektedir. Ulan?... Acaba?... sorularına gömülen İbrahim, komşularının kendisini görünce dalga geçmesi riskini de göze alarak Muhammed’in Medine Vişnelik Lisesi’ndeki konuşmasını dinlemeye gider. 3 saatlik konuşma boyunca Muhammed yeni icadının kutsallığından ve tekliğinden bahseder. Halk büyülü gözlerle kendisini izlemektedir. Muhammed ayrıca yeni kitabı Kavgam-ı Kerim’in de 3. baskısına geldiğini ve tükenmeden mutlaka Medine halkı tarafından da edinilmesi gerektiğini bildirir. 3 saatlik konuşma bittiğinde halk çılgına döner. Muhammed’in kitabi oracıkta 3 baskı daha yapar ve hurma ekmek gibi satar.


İbrahim hemen evine döner ve dua etmeye başlar. Allah’a yalvarmaktadır kuşu kalkması ve bir çocuğu olması için. Günler geçer ancak hiçbir değişiklik olmaz. İbrahim’in hanımı da bu arada 15 yasina basmış ve mahallenin diğer delikanlılarına göz kırpmaya başlamıştır. Bunun uzerine İbrahim delirir ve penisini kesmeye karar verir. Eline bıçağı alıp penisine doğru davrandığı anda bir ses duyar. ”Bana ver”. Ibrahim sesin nerden geldiğini anlamaz ve tekrar bıçağa davranır, ses yinelenir. ”Bana ver”. İbrahim evin ve çevrenin heryerini arar ancak sesin kaynağını bulamaz. Oturup sakinleşmeye karar verir, ve herşey kafasında birden apaçık ortaya çıkar. Allah, çocuk karsılığında İbrahim’in penisini kendisine kurban etmesini istemektedir. İbrahim önce ağlamaklı olur, ancak sonra ellerini iki yana açar ve ”Allah’ım, eğer bu akşam kuşum kalkar ve hanımı becerebilirsem penisimi sana adak olarak adayacağım”. Olanlar olur ve o gece İbrahim hanımıyla çıkarmadan 5 posta muhabbet bağına girer ve 9 ay sonra da hurmatopu gibi ikiz oğulları olur. Artık Ibrahim’in tafrasindan geçilmemektedir. Mahalleliye erkek olduğunu kanıtlamış ve oğulları olmuştur.


Ancak bir sorun vardır, İbrahim her gece ruyasinda çükünün koptuğunu görür. Günlerce bu kabuslar devam eder ancak Ibrahim bozuntuya vermez. Birgün karısını başka bir erkekle yatakta yakalar, aynı zamanda iki cocuğu da hıyarcıklı hummaya yakalaır, öte yandan evi yanar, ineği daha kaçar, ayağı burkulur, gökten kafasına taş düşer, komşusu makatına hava pompasıyla hava basar ve son olarak da anasına bacısına küfredilir. İbrahim tüm bunların Allahtan ona gelen bir mesaj olduğunun bilincindedir, kaderine küser ve çükünü kesmeye karar verir. Eline bıçağı kaptıgğı gibi sendeleye sendeleye en yakın tepeye koşar. Tam bıçağı penisine doğru yaklaştırırken gökte bir ışık hüzmesi belirir. Gözleri kamaşan İbrahim yanlışlıkla bıçağı götune batırır. Bu arada gökten kendisine doğru bir koyun yaklaşmaktadır, aynı anda da bir ses duyulur: ”Sen bana inancını kanıtladın, penisin sende kalabilir. Bana bu koyunu kurban et”. Götünün acısı ve penisini geri kazanmanın sevinci bir arada ne yapacağını şaşıran İbrahim ağlamaya başlar ve oracıkta koyunu parçapinçik eder.


İbrahim kanlar içinde Medine’ye geri döner ve olanları halkla paylaşır. Gelişmeleri ”olur mu lan öyle şey” diye karşılayan halk evlerine dağılır. Lakin o gece Medine’nin birçok köşesinden koyun sesleri ve ciyaklamaları gelir. Ertesi gun bütün kasaba kan gölüne dönmüş, kesilmemiş koyun kalmamıştır. Ertesi gece ise koyun cığlıklarının yerini Medine’li yaşları 6 ila 16 arasında değişen evli kızların çığlıkları almıştır. Kasaba erkekleri yillardır kimseye açamadıkları sorunlarına sonunda çare bulmuştur, ve bu önemli günü kutlamaya karar verir.

İşte o günden itibaren her yıl Kurban bayramı, Arap erkeklerinin erkekliklerini geri kazanmaları onuruna kurbanlar kesilerek kutlanır. Geçen yüzyıllar içinde bayrama farklı boyutlar eklenmeye çalışılmıştır. Fakirleri düşünmek, aile ilişkilerini iyileştirmek şeklinde açıklamalar getirilmek istenmiştir. Ancak olayın aslı İbrahim’e ve tüm Medine erkeklerine dayanmaktadır.


Bu köşemizin ilk yazısı oldukça uzun, ancak bir o kadar da eğitici oldu.İlerleyen günlerde bu köşeden farklı dini sohbetlere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Hiç yorum yok: