30.11.09

Tarihte Bugün (4 Felafellah 1316)

100% Türk sermayeli ilk tüp bebek, Gebze Organize Sanayi bölgesinde üretildi. Çelik profil ve doğrama atilyesi sektörünün öncü şirketlerinden Öz Ergenekonoğulları Ltd. Şti.'nin kurucusu ve baş mühendisi İlteriş Özergenekonoğlu ve biyoloji öğretmeni kızı Asena Özergenekonoğlu'nun yıllar süren çabası, meyvelerini sonunda verdi. İlk yüzde yüz türk sermayeli sanayi tipi tüp bebeği nin dramı böylelikle başlamış oldu.

Eşşek yumurtası ve insan siperminin gizli bir oranda karıştırılıp düdüklü tencerede kısık ateşte 3 ay kaynamaya bırakılması esasına dayanan Fotosentez tekniğiyle meydana getirilen tüp bebeğinee, Türk gibi güçlü ve yılmaz olması için, eski türkçede
güzel yüzlü, insanı çarpacak derecede yakışıklı anlamına gelen Çopur adı verildi. 
                                                       

Çopur, daha memeden kesilmemişken

Türk Standartları Enstütütüsü Tüp Çocuğu İmalat Bakım ve Onarım bölümü şefi Kemal Kılıçdaroğlu, minik Çopur'un vaftiz töreninde ''Benim de adım Kemal, senin de adın Çopur. Bundan sonra senin adın Çopur Kemal olsun." diyerek minik tüp bebeği kutsadı. CHP gençlik kollarına kaydı hemen yaptırılan tüp bebek, daha 3 aylık olmasına rağmen düzgün türkçesiyle dikkatleri çekti. Törende duygulanan Türkiye Tüpçüler ve Futbol Adamları Sendikası onursal Başkanı Yıldırım Demirağlarören'in sahibi olduğu Tüpgaz A.Ş., Çopur Kemal'in lise sona kadar -dershane masrafları hariç- tüm eğitim masraflarını karşılamayı taahhüt etti. Üniversite sınavlarına Final Dergisi ile hazırlanması kararlaştırılan Çopur, Dönatalli Versacı'nın özel kreasyonu olan final şapkasıyla kameralara poz verdi ve zafer işareti yaptı.



Final dergisi sponsorluğunda gerçekleştirilen
"Çopur'a möral gecesi"nden bir enstantağne


Çopur Kemal Özergenekonoğlu, üniversite imtihanında başarısız olması sonucu sponsor desteğinden yoksun kalarak 19 yaşında sokaklarda ve okul önlerinde öğrencilere kaçak gaz doldurmaya başladı. Bir ara torbacılık da yapan Çopur, 12 kere tutuklandı ve bir keresinde 4 aylığına Samatya Çocuk Islah Evi ergen koğuşunda hapis yattı.


Hayatı boyunca ilk olmanın verdiği zihinsel, prototip olmanın verdiği fizikî dışlanmışlık duygusuyla yaşayan Çopur, hayatının en büyük hatasını Kazı Kazan'dan çıkan 500 milyonunu yatırım amaçlı kullanmak yerine, kendisine Brad Pits görünümü vaadeden Tunuslu sahte estitik cerrahı Adnan Oktay Babüna'ya kaptırarak yaptı. Samatya Ermeni mezarlığında hijyenik olmayan koşullarda ve paslı neşterle yapılan kaçak ameliyattan sonra sargıları açıldığında kendisine verilen sözün tutulmadığını gördü. Brad Pits tipi yerine piknik tüpü görünümüne büründüğünü gören Çopur cinnet geçirdi ve Petkim Gebze tesislerinde, sibobuna dayadığı ağızdan dolma beylik zippo çaknağını ateşlemek suretiyle, kendisi ve 50 metre yakınındaki bütün kimyasal tanker ve buna bağlı patlayıcı sistemleri havaya uçurarak, hayatına son verdi.



Estetik amalyattan sonra Çopur

Bu intehar, ülke ekonomisine ağır bir darbe vurdu ve 2001 yılında yapılan devalüasyön sonucu bir çok işyeri kepenklerini indirdi. Kaderin cilvesi olaraktan, kepenk indiren işletmelerden birinin de 11 kişiye kemek teknesi görevi yapan, öz babasının şirketi Öz Ergenekonoğulları Ltd. Şti. olması, bu öylüyü daha da trajik hale getirdi.

İntihar mektubunda devletin ve CHP'nin kendisine sahip çıkmadığını, eğer berezilyalı olsaydı şimdi milyon dolarlar alacakken sırf türk malı olduğu için toplumdan dışlandığınıi, kendisiyle aynı fiziğe sahip daha sonraki jenerasyonlardan bir çok pikniktüpü sınıfı tüp bebeğinin türkücülük yaparak geçimlerini sürdürdüğünü belirten Çopur Kemal Özergenekonoğlu, Petkim'e verdiği kaza kırım hasarından dolayı , gıyabında, o zamanın parasıyla 18 külçe altın cezaya çarptırıldı. Türk vatandaşlığından bakanlar kurulunun oy birliği ile aldığı karar ile çıkartıldı ve naaşı jilet yapılmak üzere Tuzla tersanelerine fahiş fiyattan satıldı.




İkinci ve üçüncü cenerasyondan türkücü piknik tüpü bebekler


29.11.09

Darbe Sonrası Zorunlu Din Kültürü Eğitimi - Kurban Bayramı

Pek muhterem, dini bütün Kulepiçi okurları. Kısa bir aradan sonra tekrardan karşınızdayım. Bu süre zarfı içinde sizden birçok sevgi dolu mektup aldım. Neden yazılarımın artık kulepiçi sahifesinde görülmediğinden dem vurmuşsunuz. Açıklayayım efendim. Bildiğiniz gibi kulepiçi ailesinin her üyesi tek bir amaç uğruna çalışmaktadır: Avrupa’ya Türklüğü tanıtmak, kültürler aracılığıyla kaynaşıp herkesi Türk yapmak ve son olarak tüm Avrupa milletine kelime-i şahaded getirtip hak yolunu göstermek. Bu amaç uğruna yazarlarımız İsveç’te konuşlanmıştır. Yalnızca bir yazarımız İsveçten bir farkı olmayıp sırf petrolu var diye artislik yapan Norveç diyarından bildirmektedir.


Lakin, misyonumuzu daha geniş bir perspektifte değerlendirme zamanı gelmiştir. Bu sebeplen İsveç memleketini terkedip ismi bende saklı olan bir baska Avrupa ülkesine gelmiş bulunmaktayım. Köleliğin yaygın olarak uygulandığı bu memlekete alışma sürecim biraz zaman aldığından sessiz kalmak ve yeraltından calışmalarıma devam etmek zorunda kaldım. Lakin gün sessizliği bozma günüdür, zira bugün kurban bayramıdır.

Bu kutlu ve mutlu gunun kutlamaları çerçevesinde kurban bayramının önemi ve tarihi konusunda siz kulepiçi okuyucularını bilgilendirme kararı aldım. Bu yeni köşemizde ilerleyen gunlerde de kimi dini günler ve vecibelerimiz hakkında bilgi vermeye devam edeceğim.


Efendim, bilindiği gibi ”kurban” kavramı çok eskilere dayanmaktadır. Tarihte ilk kurban etme eylemi M.Ö. 200 yılında Büyük Hun Imparatorlu’nda görülmüştür. O zamanlar henüz genç bir imparator olan Teoman, bir gün bıyıklarının terlemeye ve kamışa su yürümeye başlaması nedeniyle artık kendine bir hatun bulma vaktinin geldiği bilgisini veziri Karunyahya’ya bildirir. Karunyahya bu habere hiç sevinmez, zira kendisi kadınlara düşkünlüğü ile tanınan bir vezirdir ve imparatorluk çevresindeki tüm hatunları haremine katma planları yapmaktadır. Bunun üzerine Teoman’a, kız bulmanin bozkırda o kadar kolay olmadığını, eğer gerçekten dişine gore bir hatun arıyorsa savaşları ve zorbalığı bırakıp daha ince ruhlu, daha sanatçı kaprisli olması gerektiğini belirtir. Öncelikle bu fikre karşi çıkan Teoman, bir süre sonra geceleri kamyon devirerek uyanmaya dayanamaz ve imparatorluğu bırakıp şarkıcı olmaya karar verir. Boylelikle tarihteki ilk şarkıcı, sanatçı, yönetmen ve imparator kimliğini kazanan Teoman, bozkır festivallerinde seslendirdiği ağlamaklı şarkılarla hatunların gönlünde taht kurar ve Hun İmparatorluğu’nun yarısı ile muhabbet bağına girer.




Bu arada Teoman’dan boşalan imparatorluk koltuğuna amcasının 3. göbekten oğlu Alişan geçer. Hareminin erimesinden ve tüm cıvırları Teoman’a kaptırmaktan korkan Karunyahya, Ulu Tengri (c.c)’ nin rüyasına girdiğini, bakire olmayan kızlarla evlenmenin çok büyük günah olduğunu ve bu günahı silmek için 40 kremit eritene kadar yıkanmanın bile yeterli olmadigini soylediği söylentisini yayar. Haber, bozkırda azmış yağız asil Türk gencinden kaçan namuslu ve dini bütün bir kısrak hızıyla yayılır. Yağız Türk gençleri büyük bir telaşa kapılırlar, zira Teoman yüzünden helal kız kalmamiştır. Günler ayları kovalar ve bozkır erkekleri gittikçe daha da azmaya, azdıkça daha da fazla kamyon devirmeye başlar. Bu sürede Hun İmparatorluğu’nun Kırkpınar ilçesinde yağlı güreş icad edilir. Gençler kendilerini bu spor aracılığıyla bir süreliğine dindirmeyi başarırlar. Ancak Büyük Hun Vişnelik mahallesi ihtiyar heyeti, bunun bir çare olmayacağını, gençler evlenmedikce asil Hun soyunun kuruyacağını ve Çinlileşeceğini belirtir. Bu açıklamadan tırsan Attila isimli genç, bir grup arkadasını da alıp Avrupa’ya yerleşir ve kendi imparatorluğunu kurarak finli ve macar cıvırları yer.


Ancak Karunyahya halen daha amacına ulaşamamıştır. Teoman, konserlerine ve hatunları emmeye devam etmektedir. Bunun üzerine; çok cin ve çakal bir kişiliğe sahip olan Karunyahya, Ulu Tengri(c.c)’ nin yine rüyasına girerek, eğer Aziz Hun Halkı Teoman’ı kendisine kurban etmezse tüm halkı lanetleyeceğini ve bedelli askerlik yapanları geri cağırıp 18 ay askerlik yaptırtacağını soylediği söylentisini yayar. Nufusunun yarısı Baykas Gölü’nün kıyısında yaşayıp Çin’de çalışan ve bu nedenle bedelli askerlik yapan Hun halkının erkekleri bu haber uzerine zıvanadan çıkar. M.Ö 200 yılı Rockn’Kımız yaz festilvalinde, Teoman’ın beksteycini basan 300 kadar bozkurt türkü oracikta Teoman’in kellesiyle govdesini ayirarak kendisini Ulu Tengri(c.c) ye armağan ederler. Gençlerin gusül abdestsiz olduğu gerekçesiyle Teoman’in eti yenmez ve paramparça edilerek bozkır topraklarına serpiştirilir. Bu olay üzerine yazılmış çok meşur bir şarkı da bulunmaktadır.


Bu tarihten itibaren kurban etme eylemi mahallenin kızlarına sarkan her gence karşı uygulanmıştır. Ancak İslamiyet’in icad edildiği Arabistan Yarımadası’nda kurban etme eylemi farklı bir sebeplen ortaya çıkmıştır. M.S. 600’lü yıllarda Arabıstan’ın Medine kasabasında İbrahim isimli bir futbolcu yaşamaktadır. Medinespor’un sol bekinde oynayan İbrahim; hızlı, çevik ve ahlaklı oyun anlayışıyla tüm Medine halkının sempatisini kazanır. İbrahim, 29 yaşına bastığında yörenin ileri gelenlerinden El-Aziz Bin Yıldırım’ın 3 yaşındaki kızı ile evlendirilir. Oldukça mutlu bir mantık evliliği çerçevesinde uzun yıllar yaşayan çiftin bir sorunu vardır. Bir türlü çocukları olmamaktadır. İbrahim dışarıya yansıtmamaya calışsa da bu durum karşısında içi içini yemektedir zira kuşu kalkmamaktadır. İlk yıllarda hanımının çok genç olması sebebiyle henüz sandalyeye oturduğunda ayakları yere değmediği için çocuk yapamadığını söyleyerek konuyu geçiştirmiştir. Ancak hanımı 12 yaşına, yani yaşıtlarınin 3. çocuklarına hamile kaldığı yaşa geldiğinde Medine halkı arasında İbrahim’in eşcinsel, tombalak, goygoycu ve hatta kulampara olduğu hakkında söylentiler çıkmaya başlar. Bu söylentilerin üzerine İbrahim halkın içine çıkmaya utanır ve kendini evine hapseder. Yıllarca evinden dişarı çıkmayan İbrahim kendini okumaya verir.



Günlerden bir gün, haftalık Medine’den havadisler gazetesinde gözüne bir yazi carpar. Mekke’li bir biliminsanı olan Muhammed, Allah isimli bir kavram icad etmiştir ve bu yeni icadını tanıtmak için haftaya Medine’yi ziyaret edecektir. Haberin ayrıntılarında Allah’ın tüm insanların yaratıcısı olduğu ve eğer O’na kulluk edilinirse her ihtiyaca karşılık verebileceği bilgisi belirtilmektedir. Ulan?... Acaba?... sorularına gömülen İbrahim, komşularının kendisini görünce dalga geçmesi riskini de göze alarak Muhammed’in Medine Vişnelik Lisesi’ndeki konuşmasını dinlemeye gider. 3 saatlik konuşma boyunca Muhammed yeni icadının kutsallığından ve tekliğinden bahseder. Halk büyülü gözlerle kendisini izlemektedir. Muhammed ayrıca yeni kitabı Kavgam-ı Kerim’in de 3. baskısına geldiğini ve tükenmeden mutlaka Medine halkı tarafından da edinilmesi gerektiğini bildirir. 3 saatlik konuşma bittiğinde halk çılgına döner. Muhammed’in kitabi oracıkta 3 baskı daha yapar ve hurma ekmek gibi satar.


İbrahim hemen evine döner ve dua etmeye başlar. Allah’a yalvarmaktadır kuşu kalkması ve bir çocuğu olması için. Günler geçer ancak hiçbir değişiklik olmaz. İbrahim’in hanımı da bu arada 15 yasina basmış ve mahallenin diğer delikanlılarına göz kırpmaya başlamıştır. Bunun uzerine İbrahim delirir ve penisini kesmeye karar verir. Eline bıçağı alıp penisine doğru davrandığı anda bir ses duyar. ”Bana ver”. Ibrahim sesin nerden geldiğini anlamaz ve tekrar bıçağa davranır, ses yinelenir. ”Bana ver”. İbrahim evin ve çevrenin heryerini arar ancak sesin kaynağını bulamaz. Oturup sakinleşmeye karar verir, ve herşey kafasında birden apaçık ortaya çıkar. Allah, çocuk karsılığında İbrahim’in penisini kendisine kurban etmesini istemektedir. İbrahim önce ağlamaklı olur, ancak sonra ellerini iki yana açar ve ”Allah’ım, eğer bu akşam kuşum kalkar ve hanımı becerebilirsem penisimi sana adak olarak adayacağım”. Olanlar olur ve o gece İbrahim hanımıyla çıkarmadan 5 posta muhabbet bağına girer ve 9 ay sonra da hurmatopu gibi ikiz oğulları olur. Artık Ibrahim’in tafrasindan geçilmemektedir. Mahalleliye erkek olduğunu kanıtlamış ve oğulları olmuştur.


Ancak bir sorun vardır, İbrahim her gece ruyasinda çükünün koptuğunu görür. Günlerce bu kabuslar devam eder ancak Ibrahim bozuntuya vermez. Birgün karısını başka bir erkekle yatakta yakalar, aynı zamanda iki cocuğu da hıyarcıklı hummaya yakalaır, öte yandan evi yanar, ineği daha kaçar, ayağı burkulur, gökten kafasına taş düşer, komşusu makatına hava pompasıyla hava basar ve son olarak da anasına bacısına küfredilir. İbrahim tüm bunların Allahtan ona gelen bir mesaj olduğunun bilincindedir, kaderine küser ve çükünü kesmeye karar verir. Eline bıçağı kaptıgğı gibi sendeleye sendeleye en yakın tepeye koşar. Tam bıçağı penisine doğru yaklaştırırken gökte bir ışık hüzmesi belirir. Gözleri kamaşan İbrahim yanlışlıkla bıçağı götune batırır. Bu arada gökten kendisine doğru bir koyun yaklaşmaktadır, aynı anda da bir ses duyulur: ”Sen bana inancını kanıtladın, penisin sende kalabilir. Bana bu koyunu kurban et”. Götünün acısı ve penisini geri kazanmanın sevinci bir arada ne yapacağını şaşıran İbrahim ağlamaya başlar ve oracıkta koyunu parçapinçik eder.


İbrahim kanlar içinde Medine’ye geri döner ve olanları halkla paylaşır. Gelişmeleri ”olur mu lan öyle şey” diye karşılayan halk evlerine dağılır. Lakin o gece Medine’nin birçok köşesinden koyun sesleri ve ciyaklamaları gelir. Ertesi gun bütün kasaba kan gölüne dönmüş, kesilmemiş koyun kalmamıştır. Ertesi gece ise koyun cığlıklarının yerini Medine’li yaşları 6 ila 16 arasında değişen evli kızların çığlıkları almıştır. Kasaba erkekleri yillardır kimseye açamadıkları sorunlarına sonunda çare bulmuştur, ve bu önemli günü kutlamaya karar verir.

İşte o günden itibaren her yıl Kurban bayramı, Arap erkeklerinin erkekliklerini geri kazanmaları onuruna kurbanlar kesilerek kutlanır. Geçen yüzyıllar içinde bayrama farklı boyutlar eklenmeye çalışılmıştır. Fakirleri düşünmek, aile ilişkilerini iyileştirmek şeklinde açıklamalar getirilmek istenmiştir. Ancak olayın aslı İbrahim’e ve tüm Medine erkeklerine dayanmaktadır.


Bu köşemizin ilk yazısı oldukça uzun, ancak bir o kadar da eğitici oldu.İlerleyen günlerde bu köşeden farklı dini sohbetlere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

FLAŞ HABER

ŞOK ŞOK ŞOK!!! Amarika'ya vürüs girdi.

Dün gece orta dünya saatiyle 23:45 de ajansımıza düşen habere göre Amarika yeni bir pandemik ile karşı karşıya. Yalnızca internet kullanıcılarını etkileyen vürüs kullanıcının ense köküne yerleşerek saçma sapan google aramaları yapmasına sebebiyet veriyor. Kendinden geçen kurban bütün korkularını googleda aratmaya başlıyor. Yetkililer bilgisayar sahiplerinin katiyen porno izlememesi gerektiğinin altını çizdi. Genellikle pis kanalları çeken bilgisayarların kullanıcılarının etki altında kaldığını da otoriteler ekledi.


son 1 saat içinde Amarika'dan yapılan Google aramaları

Elimize geçen yeni bilgiler ışığında pandemik bilgilendirme servisi (PBS) çalışmalara devam edecek.

KPHA-C

28.11.09

Zeytin Dalı

Okuyucu ve yazarlara duyuru,

Dün yaşanan gerginliğin yazarlar arasında halledilebilmiş olması demokratik süreçte mutlaka çok olumlu bir gelişmeye işaret edecekti. Ancak talihsiz açıklamalar, yalanlar ve dolanların havada uçuşması sonrası benim liderliğimde hayat bulan bu demokratik oluşum bir anda kana ve baruta bulandı. Bizzat ellerimle seçip bugünlere getirdiğim, kendimden bile sakındığım yazarlar malesef bana sırtlarını döndü. Arkamdan atıp tutuldu ve lobiler oluşturuldu. Diktatörlük yaptığım, yazıları editlediğim (TDK sözlüğünden; editör: ilköğretimden nasibini alamamış florasan aydını geçinen beceriksiz yazarları kamuoyu önünde küçük düşürmekten kurtaran bilge kişi) ve fikir özgürlüğüne müdahale ettiğim söylendi. Bardağı taşıyan son damla ise en sevdiğim ninja kaplumbağanın Leonardo olduğu iddiası oldu. Artık bu noktada bana söz hakkının doğduğu aşikar. Herkes adı gibi bilir ki en sevdiğim ninja kaplumbağa Donatello'dur.



resim: Donatello


Okuyucularımızın huzurundu yazarlarımıza bir çağrı yapıyorum. Gelin, vazgeçin. Kardeşin kardeşe yaptığı bu zulme beraber nokta koyalım. Adımlarımızı ortada buluşmak üzere atalım. Uzlaşmacı bir tavır sergilenmez ise çok kısa zamanda şu anki halimizi mumla ararız. Bir çok demecinde anarşist olduğunu, hatta anarşizmin sandığımız kadar kötü bir şey olmadığını, güvenlik güçlerimiz tarafından abartıldığını ifade eden kanaat lideriniz gajdop'a son nasihatimi veriyorum: Anarşizmden vazgeç. Demokrasiyle yönetilen bir oluşuma çomak sokmayı bırak. Senin yanında yer alan diğer yazarları da mı düşünmüyorsun? İşler sarpa sardığında analara nasıl hesap vereceksin? Bu ayaklanmanın kanı senin ellerindedir. Büyük bir ustanın çok çok uzun zaman önce öngördüğü gibi: Search your feelings, you now it to be true.



Resim: Çomak sokum


Muhterem arkadaşlarım, barış temennisiyle geldiğim huzurunuzdan umutla ayrılıyorum. Birbirimizi anladığımız ve tekrar sevmeyi kabul ettiğimiz günlerin hasretiyle gözlerinizden öpüyorum. Bayramınız mübarek olsun.

27.11.09

Sıkı Yönetim Kanunları

1) İkinci bir emre kadar pørtala giriş ve çıkışlar extreme tracking üzerinden denetlenecektir.

2) Şüpheli görülen IP'ler ve bu IP'lere yardım ve yataklık yapan serverlar istibdat mahkemelerinde yargılanackatır.

3) Göz hapsinde tutulan memedabı'nin ifade özgürlüğü ve sendikal hakları geçici süreyle askıya alınmıştır.

4) Demokraside yapılan rot&balans ayarının sonraki nesillere örnek olması açısından, her türlü fikir beyan etme hakkı 3. şahıslara ve tüzel kişilere sınırsız olarak verilmiştir.

Kızıl Elma Halk Ordusu Über Konseyi

Kamuoyuna ve Yüce Türk Milletine

 27 Kasım 2009 Cuma günü saat 14:45 itibariyle Kule Piçi pörtâlı yönetimine, Kızıl Elma Halk Ordusu tarafından el konulmuştur.

‘’Sarıkız’’ kod adlı oparasyon, profesyonel darbeci Kenan Paşa önderliğinde, Modern Tesis, Gajdop, Balta ve Garaguşak Gaykaycı isimli yazarlarımızın katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Dünyadaki ilk bottom-up anarşik halk darbesini hazırlayan koşulları siz okur kitlemize ve otoritesi kendinden menkul eski diktatör özentisi yazarımız memedabi’ye duyurmak boynumuzun borcudur. Umarız bu darbenin gelişme sürecinde yaşadıklarımız bazı kulaklara küpe olur.

Pinatformumuzun kurulduğu ilk günlerden beri aramızda yaşanan bir takım husumetler, sadık okuyucularımızın da hatırlayacağı gibi Garaguşak’ın istifasına yol açmıştı. Küçüklüğünde (kendi sözleriyle aktarıyoruz) ninja gamlumbağacılık oynarken hep Leonardo’yu seçen ve bununla övünen dominant yazarımız Memedabi, diğer yazarların yazılarına müdahale ediyor ve izinsiz değişiklikler yapıyordu.

Yazarımız Gajdop’un bireysel çabalarıyla tatlıya bağlanan bu anlaşmazlık ne yazık ki külleri daha tam soğumadan tekrar alevlendi. Aylar içerisinde giderek artan "buranın sahibi benim" tandanslı söylemler; Memedabi’nin, onursal üyemiz Levent’in adının tag olarak kullanılması konusunda yaptığı antidemokrağtik baskılarla adeta zirve noktaya ulaştı.

Son olarak, adminlik yetkisi konusunda çıkan husumet, yazar arkadaşımız Garakuşak’ın tepki vermesine ve diğer yazarların onun yanında yer almasına yol açtı.

Memedabi isimli kurucu kadrodan olan yazarımızdan, bu tavırları bırakmasını güzelce rica ettiysek de kendisi bize yazdığı bir mektup ile geçmişteki sansür uygulamasını –özür dileyecekmiş gibi başladığı bi cümleyle- savunmuştur. Yazarlarımızdan Gajdop’u dansözlükle, Balta’yı Deniz Baykallık’la, Modern Tesis’i ise masumiyetle suçlamıştır!

Tüm bunlara tuz biber eken ise, sizlerle de paylaştığımız “Ender’i İmha Planı” isimli ıslak imzalı belgenin ortaya çıkması olmuştur. Hain ve bölücü planların afişe olmasına bir açıklama getiremeyen Memedabi’ye son uyarı, Modern Tesis’in kaleme aldığı ve 14:37’de sitemize koyduğu muhtıra ile verilmiştir. Kendisine tanınan tam 8 dakikalık süre içerisinde gerekli adımları atmayan kendinden diktatör memedabi, halk meclisi kararı ve Evren Paşa’nın mükkemmel sevk ve idaresi ile 14:44’te uygulamaya konulmuş olan Sarıkız darbesiyle yönetimden indirilmiştir. Kendisi, adminlikten alınarak author rütbesine düşürülmüştür.

Darbemizin halkçı ve milliyetçi niteliğini vurgulamak için sitemizin görsel materyalleri Türk büyükleri resimleriyle değiştirilmiş ve Kenan Paşa’nın halka hitabını içeren bir video yayına verilmiştir.

Sonraki adımlar, yazar arkadaşımız Memedabi’nin göstereceği tutumla doğrudan alakalıdır. Öncelikle, hazırlıkları haftalardır süren ve bir günde uygulamaya geçirilen bu dahiyane planın yapılış ve uygulanış nedenlerini düşünmesinde yarar vardır. 

Öfke ve hamaset kontrol terapisi alacak olan Memedabi, istediği takdirde bu geçiş döneminde yazılarına devam edebilecektir. Totaliter özlemlerinden arındığı anda da halkın arasındaki yerini  admın olarak alması hepimizce arzulanan hedeftir.

Diğer pörtal yazarlarımız, bayram falan dinlemeden yazılarına devam edecektir.

Kamuoyuna duyurulur.

Kızıl Elma Halk Ordusu


GGG Kod adli yazarimizi imha plani.

E-Muhtıra

Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kulepiçi web günlüğünün, başta fikir özgürlüğü olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müşahede edilmektedir. Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması isteklerinden, blogumuzun bağımsızlığı ile yazarlarımızın birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.

Bu faaliyetlere girişenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüşen bu çabaları din kisvesi arkasına saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalışmaktadırlar. Özellikle kadınların ve küçük çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır.

Cumhuriyet karşıtı olan ve blogumuzun temel niteliklerini aşındırmaktan başka amaç taşımayan bu irticai anlayış, son günlerdeki bazı gelişmeler ve söylemlerden de cesaret almakta ve faaliyetlerinin kapsamını genişletmektedir. Siteye alınması planlanan reklamlarin, blogumuzun temel ilkelerinden olan, “Bizi, bize, bizim icin, bize rağmen anlatan sosyal bir hukuk portalı” ilkesi ile çelişmesi esefle karşınlanmış olup kaygı vericidir.

Son günlerde, admin yetkileri verme sürecinde öne çıkan sorun, fikir özgürlüğünün tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve fikir özgürlüğünün kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.

Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene!” anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.

Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Oberkommando der Wehrmacht
SS Honore de Oejmen


Fwd: Fwd: Re: Fwd: Milletini, kan edebiyatını seven forvartlasın!!!! TC!!! Yılmaz Özdil'in son yazısı!

Son günlerde, demokrasi denen ne idüğü belirsiz, yunan icadı saçmalığı ülkemize zorla dayatmak isteyenlerin olduğu hepimizin malumu. Fakat biz; statükocu, Kemalist İzmir gençliği olarak, bu densizlerin karşısında çelikten bir duvar gibi yükseliyoruz. Bu nedenle, en sevdiğimiz köşe yazarı Yılmaz Özdilliyan'ın son yazısını siz okurlarımızla paylaşmak istedik.

Solun Kalesi Güzelim İzmir



İ, alfabenin 12. harfi

Z, sonuncu; 29.

...

M, 16.

İ, gene on ikinci; hani akrep ile yelkovanın kovalaştığı...

...

Kaldı R, o da 21.

...

Toplayın 12, 29, 16, 12 ve 21'i. Etti mi 85?

...

Yazıyla seksenbeş! Seksenbeş yıl önce sene 1924, Kasım'ın 26'sı.

...

Stalin...

Gürcü asıllı Rus, komünist, Kordon sevdalısı... Ne yapmış 85 yıl önce bugün? Pravda'da "Troçkizm mi, Leninizm mi" makalesini yayınlamış!

...

21 Şubat 1925! 26 Kasım 1924'ten 85 gün sonra. 85, yani İzmir!Pekiii, o gün ne olmuş?

...

Kürtler gene ayaklanmış... Şeyh Sait ayaklanması. Ayaklar baş olmaya çalışmış gene. Sıkı yönetim emri gelmiş! Kimden?

...

Mustafa Kemal Paşadan. İzmir'i en çok seven Kemal Paşa'dan!

...

İşte...

...

İzmir'in solculuğuna kanıt! Ve Kürtlerin cânım gavur İzmir'i neden işgal etmeye çalıştığına.

...

Biz domatese domat der, boyoz yeriz. Kordon boyunda bira içer, göbekleri açık güzelim İzmir kızlarına kılark çekerken çiğdem yeriz. Çekirdek değil!

...

Böyleyizdir biz. İzmirliyiz!

İyi bayramlar....

Yılmaz Özdilleyen





24.11.09

Galaksimizin Yakın Tarihi

Yıldız tarihi: 225 6.K.S. (6 Kasım'dan sonra)
Olay: 2. büyük Wookie-Tatar husumetinin 400. yıldönümü kutlamaları

Hepimizin bildiği ancak hiç olmamış gibi davrandığı bu acı günün üzerinden tamı tamına 400 yıl geçti. Bu konu açıldığında yere birşey düşürmüş gibi yapıp onu arar Tatarlar. Birisi 225 6.K.S. dedi mi Wookie anaların içi sızlar. Bilinçli hamasi toplumunun üzerimize yüklediği sorumlulukların farkında olan biz Kule Piçleri geç de olsa bu kanayan yaraya parmak basmak için düğmeye bastık. Sağduyunun sesiyiz, biz tam Kule Piçiyiz.

O elzem döneme geri dönüp olayları tekrar gözden geçirmekte fayda var:

Sene 225 6.K.S, yani Evren tarihine damgasını vuran olaylı 6 Kasım'dam 225 ışık yılı sonra... İşçi ve barışçıl bir millet olarak tanınan o zamanların ferah ırkı Wookieler, kendilerine bölücü sarı mayolu karateci tarafından vaadedilen yeşil gezegen Al'gg uğruna Fenerbahçe Galaktik İmparatorluğu'na (FGI) resti çekmiş ve gemileri yakmıştı. Hatta tabir-i caiz ise köprüleri atmıştı. Sarı mayolu karatecinin bu vaadini hiçbir zaman gerçekleştirmeye niyeti olmadığını anlayamayacak kadar saf ve salak olan bu millet, anında taşa sapana davranmış ve kendi çaplarında bir direniş başlatmışlardı.

Aynı sene Galaksinin ta diğer ucundaki kısmi Tatar Yönetimi altında bulunan Ytong Sistemi'nin asşansölyesi Chlodwig zu Hohenlohe-Schillingsfürst kalleş bir suikaste kurban gitmiş, failler meçhul kalmış ve gerginlik tırmandıkça tırmanmıştı. Her zaman olduğu gibi basın da ibneliğini yapmış ve meydan bu tip kargaşalardan rant elde eden sosyo-politik akbabalara kalmıştı. Dönemin en azılı akbabaları olan Sami Yahudileri ise amansız bir anarko-militer kampanya başlatmış ve çevre gezegenlerin desteğini alarak asşansölyenin yerini doldurmak için bir anda kendi adaylarını avantajlı konuma getirmişlerdi. Ytong Sistemi'nin başkenti olan Sigmalfornebü Gezegeni'nde yapılan ara seçimleri Sami Yahudisi Valkeapääää Goldberg açık arayla kazanmış ve çok kısa bir sürede sinsi politikalarını birer birer yürürlüğe koymaya başlamıştı. Ne yazık ki Valkeapääää Goldberg'in gerçek niyeti çok sonra ortaya çıkacaktı.


Valkeapääää Goldberg meclise seslenirken

Sami Yahudileri iktidarı X-Bizans yöntemleriyle ele geçirdikten sonra Ytong Sistemi'ne hedef olarak galaksinin merkezindeki yeşil Al'gg gezegenini göstermiş ve 4 boyutlu uzay pusulasını bu yönde kurmuştu (4 boyutlu uzay pusulası konvansiyonel magic eightballun biraz geliştirilmişidir). Alelacele toparlanan ordu günde çift idman yapmak suretiyle kampa girmiş ve çakı gibi olana kadar da çıkmamıştı. Diğer tarafta sarı mayolu karatecinin gazıyla tutuşan Wookiler hiç darbe marbe yapmadan anında milletçe kenetlenmiş ve tecavüz dansına başlamışlardı. Günümüz koşullarında anlam verilmesi güç bir meditasyon ve idman yöntemi olan tecavüz dansı Abürjin Yerlileri tarafından inatla yaşatılmakta olan bir gelenektir.


Dönemin ileri gelen Wookieler'i

Ancak iki sistemin de hesaba katmadığı bir durum başlarına büyük işler açmak üzereydi. Galaktik Fenerbahçe İmparatorluğu'nun haber alma ve istihbarat sistemleri isyanların temeline inmiş ve yapılmak üzere olan hamleleri öngörmüştü bile. Büyük kaptan Ziya Şengül komutasındaki ordu ters kanattan gizli bir manevra başlatmış ve teknik üstünleklerinin marifetiyle herkesten önce Al'gg Gezegeni'ne varmıştı. Levazım birlikleri gezegeni demir ağlarla örmüş, füşyon toplarıyla donatılan gezegen bir nevi ölüm tuzağı haline gelmişti. Wookiler'i dakikalar içinde kolayca etkisiz hale getirebilecek olan füşyon toplarının Sami Yahudileri için ne denli etkisiz silahlar olduğunu çok iyi bilen büyük kaptan Ziya, gezegeni aynı zamanda bir para tuzağı haline de getirmişti.


Askeri deha: Büyük Kaptan Ziya Şengül

Sözde Wookie istilası, büyük kaptanın hazırlıklarını tamamlanmasını takip eden Şebi-ül Şeber ayının ikinci çeyreğinde resmen başlamıştı. Vişneler çiçek açarken gezegene yaklaşan Wookieler'in tecavüz çığlıkları taa çevre sistemlerden dahi duyulmuş ve ortama böyle pis, kekremsi bir terör havası yayılmıştı. Gezegene yaklaşırken hiç bir direnişle karşılaşmayan Wookieler mal oldukları için bir tuzaktan şüphelenmemişler ve zafer nağaraları eşliğinde inişe geçmişlerdi. Hanûka sebebiyle geciken ve istilayı zora sokan Sami Yahudileri ise Wookilerin gezegene inişinden ancak 5 dakika sonra harekete geçebilmiş ve bütün stratejik üstünlüklerini yitirmişlerdi. Bir anda taktik değiştirmek zorunda kalan Valkeapääää Goldberg tam kalkış esnasında hava kuvvetleri komutanına şu ünlü sözünü sarfetmişti: "Gemileri karadan yürütün!"

Büyük kaptanın teknik ve taktik dehası Wookiler'i 2-3 dakikada perperişhan etmiş ve Wookiler'in istila umutları daha yeşermeden anında bitmişti. Yüzyıllarca ışık yılı sonra Fenerbahçe Galaktik İmparatorluğu'nun karşısına sözde soykırım olarak temcit pilavı gibi binlerce kere çıkacak 2-3 dakika süren bu olayın detaylarına girmek yersiz olur. Sonuçta savaştır, olur.

Büyük kaptanın inanılmaz taktiği sa'at gibi işlemiş ve Sami Yahudileri gezegene yaklaşırken hiç ummadıkları kötü bir sürprizle karşılaşmışlardı.  Daha atmosfere girerken karşılarına çıkan kumarhane tabelalarının etkisinde kalan sözde kuvvetler bulutların altına iner inmez yüzeyi olası kumar imkanları için taramaya başlamıştı. Hatta efsaneye göre kutsal 17 geminin 4 tanesi heyecandan kendi kendine çarpmış ve yüzeyi göremeden işleri bitmişti. Yüzeyi bulan gemilerden inen askerler anında kumarhaneleri bulmuş ve kendilerini içeri zor atmışlardı. Bu esnada büyük kaptan Sami ordularını terhis etmek için düğmeye basmış ve bütün kumarhaneleri havaya uçurmuştu. Saniyeler içinde biten bu ikinci muharebeden de GFI ordusu çizik almadan sıyrılmıştı. Hepimizin tahmin edebileceği gibi Fenerbahçe düşmanları tarafından bu olay da sözde bir soykırım olarak nitelendirilmiş ve nasıl olduysa evrensel arenada yankı bulmuştur.

Olayları hatırladığımıza göre 400. yıl dönümü kutlamalarında olanlara dönebiliriz: Devamı sonra...

Bitmedi! Mevz-u bahis sarı mayolu karatecinin adını bilen ilk üç kişiye sürpriz ödül!

16.11.09

Tarihte Bugün (21 Mart) İlk Türk Soykırımı - Kızıldereli Soykırımı

1935, Ocak'ın 2'si... İnsanlık tarihinin yazılmaya başlandığı 1453'ten bu yana dünyanın gördüğü en kanlı ve acımasız sözde katliam olan Kızıldereli Soykırımı resmen başladı. Amerikan başkanı Joseph Kennedy yönetiminde toplanan bakanlar kurulu, bir hafta önce Pentagon tarafından verilen muhtıra sonucunda üstünde oluşan baskılara dayanamayarak, sözde katliama start verdi.


Amarıkan Birleşik Devleti'nin güney doğu kuzey batısındaki Red Neck (Kızılbaş) eyalatındaki Kızıldereli azınlığına mensup bir milyönden fazla kuyruklu insan; çoluk, çocuk, sakat, kadın demeden imha edildi. Bizi sözde tehcir yalanlarıyla dünya halkı gözü önünde düşük düşürmeye çalışan batılı devletlere, bu vahim olayı hatırlatmakta sonsuz faida vardır.


Beş yıla yayılan katliamlar dünya basınında geniş yankı uyandırmasına rağmen Birleşmiş Devletler, olaya seyirci kalarak tepki toplamıştır. Soykırının,1935-1940 arasında L'Organisation de Spécialité d'Etats Units tarafından devlet eliyle gerçekleştirildiği, ünlü tarihçi Murat Bardakçıyan tarafından belgeleriyle ispat edilmiştir.

Kadim Kızıldereli uygarlığının kökü; Mayalar'a, Astekler'e, oradan Alaska üzerinden de eski Orta Asya Hun İmparatorluğu'na oradan da eski Mısır'a kadar uzanır. İlk olarak Adana'nın Ceyhan ilçesine bağlı Kızıldere köyünde milli birliklerini sağlayan Türk boyuna, Kızıldereli Boyu yahut Kızıldereliler ismi verilmiştir. Çoraklaşan iklim nedeniyle bölgeyi terk etmek zorunda kalan Kızıldereliler, batıya ilerlemeyi seçmişlerdir.



Antik Kızıldere Kentinin Haritadaki Yeri


Ünlü Sümerolog Onur Öymen'in ispatladığı üzere, eski Mısır uygarlığının, Amarıka'ya göç ederken Ermenilerin ihanetiyle yollarını çölde kaybeden bu Kızıldereli Türkler tarafında kurulduğu tüm dünya bilimsel çevreleri tarafından kabul görmektedir. Mısır'ın sıcak ikliminde Türklüklerini unutan ve sürekli güneş radnasyon una maruz kalmaları nedeniyle sözde evrim geçirerek kırmızımsı pembemsi bir deriye sahip olan bu türkler, mısr'da piramitleri taşeron firma kullanarak inşa etmiş ve daha sonra yolculuklarına devam ederek Kuzey Amarıka toplraklarına ulaşmışlardır. Burada Aztek ve Maya devletlerini kuran bu kabileler orada da deniz kumu kullanarak piramitler inşa etmiş, ancak ihaleye fesat karıştırdıkları gerekçesiyle yörenin yerli ahalisi olan Emirdağlılar tarafından Kuzey Amarıka'ya sürülmüşlerdir.



New Mexico debreminde kaza kırıma uğrayan piramit


Kuzey Amarıka'da, soykırıma kadar mutlu mesut yaşayan Kızıldereliler, gittikleri her yerde şehirler ve uygarlıklar kurmuşlardır. Amarıkan İngizcesi dilinde ve argosunda hala kullanılan bir çok kelimenin kökeni, Ulu Önder Atatürk'ün Güneş Dil Teorisi vasıtasıynan ispat ettiği gibi, Türkçe'den yadigârdır. Kızıldereliler'in o zamanlardaki baş kenti olan Oklahoma, Oklava; Dakota, Tokat; Niagara, NeYaygara; Boston, Baston; New Hampshire ise YouvHemşeriiiyn kökünden türemiştir. Yöre halkı tarafından Kızıldereliler'e, İngilizce'de Kızılbaş anlamına gelen Redneck (indian) adı konmuştur. Kendisi de bir Kızıldereli Türkü olan ünlü Amarıkan Başkanı Magic Obama'nın göbek adı olan a.k.a; da türkçe ağa kelimesinden başkalaşım etimolojisi sistemiyle ingilizceye geçmiştir.







Magic a.k.a. Obama dedesigil ile güreş tutarken



Kızıldereliler'in Türk olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlayan bu delillere rağmen bazı kendini bilmezlerden itirazlar yükselmektedir. Yalnız, benzerlikler etimolojik sistemlerle sınırlı kalmamaktadır. Kızıldereliler de aynı eski Türkler gibi ata binmekte, ok atmakta, kurban kesmekte ve çadırlarda yaşamaktaydılar. Bu kadar benzerliğin tesadüf olamayacağını görmemek için kör ya da üç-dört harfli olmak gerekmektedir! Ayrıca İsveçre li ünlü türkolog ve Türk dostu Björn Björnsson, bölgede yaptığı ve 40 yıl süren araştırmalarında, kromozomlardaki Y geninin sadece Kızıldereli ve Türk soyundan gelenlerde bulunduğunu ispatlamıştır.







Bütün bu kanıtlar ışığında Kızıldereli soykırımın aslında Türk Soykırımı olduğu açıkça ortaya konmuştur. Bu vahşetin yorumunu, siz okuyucularımıza bırakıyoruz.


12.11.09

Son Haber

Malatya Belediyesi Misil Güçleri (MBMG) ve Malatya Turgay Şeren Komutanlığı (MTSK) arasında kanalizasyon problemi yüzünden geçtiğimiz Nisan ayında başlayan husumetin sonlandırılması için taraflar bugün büyük bir adım attı.

Malatya Panterleri diye de bilinen MTSK’nın bütün atıkları-affedersiniz büyük abdest-, MBMG bölge sınırında bulunan göle atılıyordu. Göl havzasındaki taş miktarının giderek artması sonucu gol suyu taşmış ve çevredeki bağlık sit alanlarına büyük zarar vermişti. İddialara göre olay; Panterlerin Zambiya Silahlı Kuvvetleri (ZSK) ile yaptığı Exchange programı sonrası bölgeye gelen 1000 kadar Zambiyalı askerin, büyük abdest sonrası kıçlarını sildikleri taşların kanallar ve bunlara bağlı alt sistemlerle göle ulaşması sonucu oluşmuştu. Bu iddialar, Taraf gazetesinde yer alması sonucu gündemde adeta patriot etkisi yaratmış, haber sonrası MBMG basın sözcüsü Bülent İmdat’ın polis imdat programına yaptığı ”Ne Malatya panteri, Malatya pötturgesi” açıklamaları taraflar arasındaki iplerin iyice gerilmesine yol açmıştı.


Malatya halkı tarafından istenmeyen Zambiyalı bir askerin koğuştaki içler acısı hali
Gecen 6 aylık gergin süreç sonrası, bugün sabah saatlerinde taraflar arasında yapılan ikili görüşmeler olayı nihayet tatlıya bağladı. MBMG karşı taraftan bok parası olarak 1 Çuvalcı, 1 ABD’li, 7 ton snüs ve göle liman talep ettiği bildirildi. MTSK yetkilileri: ”Söz konusu istekler karşılanacaktır. Halkımız artik rahat uyuyabilir” açıklamasında bulundu.
Malatya er, erbaş, çavuş ve başçavuş gazinosunda yapılan yemekli davet sonrası, MTSK, MBMG ve ZSK üyeleri bir araya geldi ve sabah saatlerine kadar zeybekten jitem halayına kadar bütün milli dansları niyaz eylediler.

Gecenin sonunda sahne alan Malatyalı rapçi Fuat Ergin freestylıyla dinleyenlere adeta duygulu dakikalar yaşattı :

Bonobo 1 panzer rapin yolcusu
hiphopun olamaz sağcısı solcusu
oz ta$ıdır boz ka$ıdır bacakla yardırır,
Kaldırımla çene kemiğini tanıştırır ortam
karıştırır düşman barıştırır mimik yarıştırır
En birinciliğe yakıştırılır.
Kemiklerinin kireci topraklara karılır
Rap arınır baş ağrıtır
Tırtıl kelebek olurkızlara korurum merkezde sorurum
Yüzlere tutulan ı$ık gözlerimi alır
Karıncadır kulak zarını deşen
Kuva-i göbek batı Malatya çıkartmasıdır.
Gel dövme yaptır ağzın burnun dağılsın
Hacep çağırsın çağır aşsın bağırsın
Bu dünya kanatsın seni hiphop yaksın
Çok asker ölecek ama sonunda bizim olacaksın
Gerçekleri dinleyip tozpembe rüyalardan uyanacaksın!




Tarihî Roman: Eşhebin Pençesinde (bölüm 6 - Son Bölüm)


Eşhebin Pençesinde

SON VE ALTINCI BÖLÜM

______________________________________________

İlk 5 Bölümün Topu:   | BİR | İKİ | ÜÇ | DÖRT | BEŞ |

5. Bölümün Özeti:
Öskar Şindler'in geçmişine yolculuk yaptık. Tipik Orta Anadolu esnafı olarka başlayıp DP üyeliğine giden kariyerini inceledik. İflas ettikten sonra kendisini jeton fabrikasına adamasını ve zor durumda kalan sözde soykırım kurbanı çocuklara yardım etmesini izledik. Kunter'in atari salonu tekeli büyüdükçe jeton fabrikası da büyüyordu...

______________________________________________

Cünêyd, Öskar Şindler tarafından fabrikaya getirilip ilk mesaisine başladığında, kimsenin onu tanımayacağını ümit ediyordu. Çünkü arkadaşları bir bir trenlere doldurulurken o saklanmış, pısmıştı. O bir haindi. Fakat işler tam beklediğinin tersi istikamette seyretti. Kendisini "Eskişehir Taşköprü/Vişnelik salonları Ryu ile sitrit faytır şampiyon adayı" olarak tanıttı onu güleç yüzlerle karşılayan -kendileri de sözde katliam tanığı- bu bahtsız çocuklara. Daha sözlerini bitirmeden omuzlara alınmış, bir kahraman gibi karşılanmıştı. Nasıl olduysa, Cünêyd o kolonun arkasında gizlenirken, namı dışarıda almış yürümüştü. O, çocukların gözüne bir kahramandı. Vişnelik baskınından kurtulan tek insan olarak biliniyordu. Anlatılan efsanelere göre, gücünün son damlasına kadar savaşmış, onu trene bindirmek isteyen 98 paramiliteri sağ eliyle boğarak öldürmüş, ve son anda kaçarak canını kurtarmıştı. Aylarca aç ve susuz, sokak kedileriyle beslenerek hayatta kaldığı efsaneleri dolanmıştı. 10 tane yarım ekmek -içi alınmamış- tavuk döneri yarım saatte yiyebileceği bile söylenir olmuştu halk meclislerinde. O, kendisine biçilen rolü oynamak zorunda olan bir kader kurbanıydı artık. Nasıl ki Yılmaz Nazgül türkiyenin iyi erkek sesi yakıştırmasını kendisi istemeden bir anda üstüne yapışmış bulduysa, Cünêyd de vatan için jeton atan jeton yiyen bir kahramandı artık, hâlkin gözünde.



Yılmaz Morgülian

Cünêyd'in belki de kahramanlık ünvanını gerçekten hakettiği bir dönem varsa, o da Şintler Jeton GmbH'ta çalıştığı dönemdi aslında. İlk ayında kurmay formenliğe yükseldi. Sigaraya başladı ki kaynakla sigara yakma tekniğini mükemmelleştirebilsin ve diğer çocuklara öğretebilsin. Çarpım tablosunu 8'lere kadar ezberledi. Arkadaşlarının çoğunu baliye alıştırdı. Bir kahramana yaraşır şekilde her gece en az 2 kez mala vurdu. Türkiye'nin ilk sendikası olan Disc'i kurdu. Yani ortalıkta dolaşan cesaret timsali söylentilerine ayak uydurup, parlak bir iş hayatı yaşadı.

Bu esnada, Kunter Eastwood'un gözünü hırs bürümüş, topraklarını ve nüfuz alanını gittikçe genişletme şansı bulmuştu komutan. Teşkilat'ın darbesinden sonra Eskişehir'de bağımsız atari salonu kalmamıştı. Daha sonra güzel şehir, bürokrağsinin kalbi, memur bıyıklı amcalar diyarı Ankara ve hoşgörünün şirin başkenti Afyon'da da aynı darbeyi yapan Kunter, oradaki salonlara da el koymuş ve çocukları sürmüştü. Tek amacı, ülkedeki atari salonlarına hakim olmak ve Street Fighter oyunun raconunu deniştirmekti. Oyunun kralı olarak Ken bilinsin, Ryu'nun itibarı beş kronluk olsun istiyordu. Ryu'nun kral olduğunu bütün atarici çocuklar bilirdi. O yüzden, bu gerçeği bilen tüm bir atari bağımlısı jenerasyonu lavanta kokulu sabun yapmış ve böylelikle Ryu'nun adını, namını taşıyıp, saüda solda anlatacak kimseyi bırakmamıştı. Kurduğu atari salonu tekeline yeni yeni ayağı alışmaya başlayan bir sonraki nesil, Ken'i sarı saçlarından dolayı tanrı gibi görüyor ve hep onunla oynuyorlardı. Ryu'ya ise, garaguşağına hürmeten saygı gösteren çok az bir kısım dışında, hiç bir sempati duyulmuyordu. Ryu düşmanlığı Kunter'in en büyük saplantısıydı ve onu içten içe kemiriyordu. Kunter'in kişiliğindeki bu büyük façaların temelinde acı bir dram yatmaktaydı...

Kunter, ikinci dünya savaşına müteakkip 1983 ekonomik krizinin tam ortasında, Eskişehir'in Emek mahallesinde dünyaya gelmişti. Tek göz odada 1 üvey abi, 2 üvey abla ve 2 üvey anneyle beraber yaşıyorlardı. Sünüz bağımlısı olan babası, her akşam eve beton geliyor, masaya oturdu mu bir 70 lik sünüz yemeden yatmıyordu. Dil kanserinden öldüğünde, daha 67 yaşındaydı. Ortada kalan yetimler, kendi başlarının çaresine bakmak zorundaydılar. Kunter, mahallede kaçak torpil ve kız kaçıran ithlaatı ve ticaretiyle iyi kötü yolunu buluyor, boş zamanlarda o sıralarda mahalleye yeni açılmış olan atari salonunda takılıp, sap sarısı saçlarından ötürü büyük sevgi beslediği Ken ile sitrit faytır oynuyordu. Kunter 10 yaşındayken, hayatını ve o mülayim karakterini kökten değiştiren travmayı yaşadı. Tek göz odada yaşadığı, kendisinden tam bir yaş büyük üvey abisi Nuri ile aynı kıza tutuldu talihsiz Kunter.




Kunter Eastwood'un üvey abisi Nuri Eastwood


Aylar süren kavgalar sonuçsuz kalmış; kızı kimin kapacağı bir türlü açıklık kazanmamıştı. Törelere uygun olarak, tabii ki kızın fikrin alınmamıştı. Kızın kimde kalacağını belirlemek üzere bir atari müsabakası yapılması aile büyükleri ve encümen heyetince karalaştırıldı. Street Fighter'da yapılacak olan bu düyelloyu kim kazanırsa, ilik gibi hatun onda kalacaktı. Üvey abi Ryu'yu seçmişti. Kunter ise favori oyuncusu, Ryu'nun çakması Ken'i. Sonuç malumdu... Ryu ve üvey abi, Kunter'i perfectle yendi. Savcının yaptığı araştırmada, rahmetli Ken'in sünnetsiz bir dört harfli olduğunun ortaya çıkması, zaten gururu yerle bir olmuş olan Kunter'i insan içine çıkamaz hale getirdi. Üvey abi, kızı kapıp nikahı bastı. Bunun üzerıne evden kaçıp Manastır Askeri İdadisi'ne yazılan küçük Kunter, Ryu'nun itibarını beş paralık edene kadar mücadele edeceğine dair yemin etti ve hayatını buna adadı. Kunter belki de bu dinmek bilmeyen hırsının kurbanı olacaktı.

Ankara, Eskişehir ve Afyon'daki ataricileri ele geçirmek Teşkilat-ı Mahsusa lideri Kunter'e yetmemişti. Zaten tam 3 aydır sefere çıkmamış olan yenişeriler sıkıntıdan isyan etme noktasına gelmişlerdi. İçini kemiren o dinmek bilmez hırs seline daha fazla dayanamadı ve hayatının hatasını yaparak büyük doğu seferine çıktı. Tarih boyunca Napilyon, Sarı İskender, Hintler, Orhan Pamukoğlu gibi efsane komutanların bile fethedemediği, uçsuz bucaksız toprakları, soğuk ve karlı kışı, insanı ve ekipmanı içine çeken bataklıları ve sonsuz hinterlandıyla, her zaman batıdan gelen saldırılara direnmeyi bilmiş ülkeye; Konya'ya saldırdı! İlk aylarda güzel giden harekat kışın bastırması ve doğu cephesinde Stalingrad muharebesinin kaybedilmesiyle, içinden çıkılmaz bir hale geldi. Stalıngrad'daki bronz İsmet İnönü heykelleri halk tarfından tek tek balyöz darbeleriyle indirilrken, Kunter köşeye sıkışmışlık hissinin verdiği acizziyet duygusuna yenik düşerek son hamlesini planladı. Son bir çabayla konya Atatürk caddesindeki atari salonunu ele geçirmeye çalışan Teşkilat, Yeşil Ordu milis kuvvetlerine direnemedi ve savaşı kaybetti. Yükselişi ışık hızıyla olan Kunter ve teşkilatın düşüşü de aynı hızda olmuştu. Şöfer diliyle söyleyecek olursak; çıktıkları vitesle inmişlerdi.



P yani Peygamber Vitesi'nde seyreden bir kamyondan görüntü
*****

Teşkilat-ı Mahsusa'nın atari salonları üstündeki hakimiyetinin sona ermesi yurt çapında şeker pâre top atışıyla kutlandı. 24 Aralık gecelerinin bundan sonra noel olarak kutlanması ve milli yortu ilan edilmesi bakanlar kurulu karanamesiyle karalaştırıldı. Özgürlüğe kavuşan atari tutkunları, yeni salonlar açtılar ve Ryu'ya itibarını iade ettiler. İlk büyük sözde katliamın yaşandığı Vişnelik salonu, sözde Sivas katliamından alınan ilhanla kebapçıya dönüştürüldü. Vişnelik salonunun sahibi Âdnân abi ve tüm kader kurbanları adına, fotoğrafına ilk bölümde yer verdiğimiz bir anıt mezar dikildi. Parasızlıktan mermer yerine alçıpandan yapılan anıt mezarın yerinde, günümüzde, kokoreççi Yavuz abinin seyyar arabası durmaktadır.

Öskar Şintler, zor zamanlarda sahip çıktığı çocukları özgür bıraktı ve hayata geri dönmelerini sağladı. Kalan son 3 5 kuruş parasını yeni eşi olan 12 yaşındaki Filipinli kadını ülkeye getirtmek için ve düğün masrafları için harcadı. Şindler, jeton fabrikasında çalışan çocukların katılımıyla adeta bir şenliğe dönen, havaya sıkılan maganda jetonlarıyla 5 çocuğun can verdiği halaylı malaylı düğünden sonra girdiği gerdekte burun kanamasından öldü. Naaşı kısık ateşte yakılarak, öğle namazına müteakkip Reşadiye camiinden kaldırıldı. Külleri ümraniye çöplüğüne serpildi. Cenazesine en az İzmir cumhuriyet mitingine katılan insan sayısında vatandaş iştirak etti.

Bir anda varını yoğunu kaybeden ve tahtadan indirilen Kunter Eastwood ise çaresizlik ve utanç içindeydi.Teşkilatı dağıttı. Ankara Kızılay'daki atari salonunun bahçesindeki Führerbunker adı verilen barokada yakın mesai arkadaşı Yusuf Göbels ve manitası Havva Burun ile birer şişe sek ispirto içerek kendini intihar etti ve ettikten sonra kendini ateşe verdi. Olay yerine her zamanki gibi geç gelen türk polisi, 3 ceset gördü ve bunların Kunter ve arkadaşlarına ait olduğunu belirleyip basına açıklayarak, tarihin kara sayfalarından birine son noktayı koydu. İntihar olayından sonra İstanbul emniyet müdürü Celalettin Bıyık "Ben polise leş toplatmam" açıklamasında bulunduğu için cesetler çürümeye bırakıldı. 3 ay sonra, bir dönem atarici çocukların hayatını karartan adamdan geriye sadece 3 mol kalsiyum kalmıştı.



******



Okulun zili olarak seçilen Beethoven'ın 9'uncu senfonisinin insanın iliğini titreten notalarıyla irkildi çocuklar. Bu kilise müziği kılıklı iğrenç nota yağmurunun saf türk okullarında neden seçildiği hala merak konusudur. Kalabalık yavaş yavaş dağılmaya, sınıflara dağılmaya başladı. Çocuklardan bazıları sınıflarına yahut yerlerine dönerken söyleniyorlardı. Cünêyd'in anlattıkları küçük dimağlarını bulandırmış, zihinlerindeki efsane Cünêyd imajı yerle yeksan olmuştu. Üzgün ve şaşkındılar. Yeni sınıf arkadaşlarından bir çoğu ise ona gene de saygı duyuyordu. Efsane olarak yaftalanmayı kendisi istememişti. Ve çok zor şartlar altında hayatta kalmayı başarmıştı. Ve kaybettiği onca senenin ardından, okula devam etme azmini göstermişti. Oysa kapağı herhangi bir atari salonuna atabilir ve kursiyer olarak geçimini sürüdrebilirdi. Ancak o, okumayı seçmişti. Tam son bebe de yerine geçmişti ki öğretmen sınıfa girdi. "Evveett arkadaşlarrr. Yeni bir yıl, yeni bir heyecan. Çok mutluyum sizleri görmekten ötürü" dedi ve sevinçle seke seke kahverengi suntalam kaplı, sabahçı grubun, bağyen hocanın donunu görebilmek için sınıfa bakan yüzündeki tahtasını söküp aldığı masasına doğru ilerledi.

Sınıfa şöyle bir bakınan öğretmen, her sene başında sorduğu klişe soruyu sordu. "Aramıza yeni katılan arkadaşlarımız varsa kendilerini tanıtsınlar. Komik bir şey varsa hep birlikte gülelim." Ve arka sırada oturan, kaskatı kesilmiş tir tir tireyen ve arkadaşlarından en az 5 yaş büyük olan Cünêyd'i gördü. Kalbi duracak gibi olmuştu. "Sennnnn. Sennnnnn... Nerden buldun beni lan götüsikli?" diye kekeledi. Cünêyd, öğrencilerin şaşkın bakışları arasında doğruldu ve pantalon arka cebinden halk arasında kanas tabir edilen süikast tüfeği dragunovunu çıkardı ve öğretmeni göysünün çatından, tıp dilinde iman tahtası olarak adlandırılan kemiğininden vurdu. Cansız bedeni yere serilen öğretmenden boşalan kan, ilk sırada oturmakta olan minik Hacı'nın ayaklarına doğru, usul usul akıyordu...


İşte Cünêyd'in yeni öğretmeni!?



Daha sonra kısacık dragunovunu şakağına dayadı ve şunları söyledi. "Sizin bu öğretmen sandığınız tortu, bayram dediğiniz yortudur. Kunter'in izini yıllardır sürüyordum. Geçen ay, 20 yaşlarında birinin Emek atari salonunda Ken ile oynayıp, ilk dövüşte ÇunLi'ye yenildiği istihbaratını aldım. Bu yaştaki hiç kimse racona karşı çıkıp Ken'le oynamaz, oynasa da ÇunLi'ye yenilmez. Bu işte bir bit yeniği vardı. Araştırmalarımı derinleştirdiğimde Ken'le oynayan kişinin kimliğine ulaşmam zor olmadı. İşte sizin öretmeninizin aslında Kunter Eastwood olduğunu böyle öğrendim. Daha sonra da rahmetli abim Öskar'dan öğrendiğim taktikle müdüre bir büyük rakı rüşvet vererek sınıfınnıza kaydoldum." dedi. Çocuklar oluk oluk akan kana bakıyor ve hayretle dinliyorlardı. "Evet çocuklar" dedi Cünêyd. "Artık gerçekten kahraman oldum. Bana ve benim gibi nice çocuğa acılar yaşatanın pekmezini akıttım. Ama siz böyle yapmayın... Okuyacak, büyük adam olacaksınız. Aranızdan tıp doktorları, uzay mühendisleri çıkacak. Atamızın çizdiği medeniyet yolunda kendinden emin adımlarla yürüyecek, TSK'ya uzatılan eller karşısında çelikten bir duvar gibi yükseleceksiniz. Azmin ve kararlılığın adeta timsali olacak, ilelebet payidar kalacak olan CHP'ye sahip çıkacaksınız. Unutmayınız. Edirne'den Ardahan'a, İskenderun'dan Sinop'a bu ülkenin ümidi sizlersiniz. Dosta güven düşmana korku vereceksiniz. Yarınlar sizlerin eseri olacaktır. Adalet mülkün temelidir."

Sözlerini tamamlar tamamlamaz, kanasın kulakları sağır eden sesi duyuldu. Cünêyd, 19 eylül 1996 günü saat 12:31'de hayatına son verdi. Sınıfın duvarındaki saat şans eseri tam o anda durmuştu... Bu ölüm sessizliğini, Minik Hacı'nın boğuk hıçkırıkları deliyordu sadece.....



:(

.........................................SON..........................................


11.11.09

Tarihî Roman: Eşhebin Pençesinde (bölüm 5)

Eşhebin Pençesinde

Tekmili Birden 6 Kısım
______________________________________________

İlk Dört Bölümün Topu: BÖLÜM 1 | BÖLÜM 2 | BÖLÜM 3 | BÖLÜM 4


Dördüncü Böümün Özeti:

1999: Minik çocuklar cüney'in anlattıklarını korkuyla dinliyorlar. 
1996: Cüneyd uyanıyor. Atari salonu bomboş. Sokağa fırlıyor, hiç atari oynayacak çocuk yok. Her yer emekli albay ve Suat Teyzelerle dolu. Tam polis bunu alacakken manda kasa mersolu bir hayırsever onu arabasına alıp kaçırıyor. Bu hayırseverin adı Öskar Şindler.

______________________________________________

Öskar Şintler isimli bu zât; akranları arasında Demokrat Partili bir kasaba esnafı ve küçük hesapların adamı; yani tipik bir orta anadolu insanı olarak bilinirdi. Görünürde, Polatlı kırsalında inşa ettiği jeton fabrikası sayesinde köşeyi dönmüştü fakat gerçek böyle değildi. Babası öldükten sonra kendisine miras kalan mandırayı ve 9 baş montofon ineğini, jeton imalat hattı ve DP'nin ilçe teşkilatında tapu işleri sekreterliği pozisyonu karşılığında takas etmişti.


Montofon cinsi sanayi tipi inek

Jeton fabrikası pek iş yapmayıp neredeyse batma noktasına geldiyse de asıl parayı kırdığı DP ilçe teşkilatındaki yasa dışı aktivitelerine iyi bir sır perdesi işlevi görüyordu. Menderes'in iktidara gelmesiyle birlikte şahlanan rüşvet ve yolsuzluk sektörüne ilk yatırım yapan ve Türkiye'ye rus karısı ihracatını başlatan ilk girişimcilerdendi. Özellikle güney rusyalı (laz) tabir edilen Ukranyalı bağyanlara zaafı ardı. En büyük hayali olan bütün koca götlü türk kızlarını sınır dışı edip yerlerine ukranyalı kız getirme planlarını gerçekleştirmek için tüm servetini ve siyasi nüfuzunu kullanıyordu. Tam bu hedefini başarmaya ramak kalmışken talih rüzgarı yön değiştirdi ve Öskar, elinde sadece jeton fabrikasıyla kalakaldı: 28 Şubat muhtırasıyla parti kapatılıp Adnan Menderes ve Ziya Gökalp Malta'ya sürüldüğünde bütün siyasi nüfuzu ortadan kalkmıştı. Bu nedenle, gümrükte bekleyen ukraynalı bağyanleri Türkiye'ye kaçak sokma şansını kaybetti. O temiz kalbi yüzünden, kızların gümrükte ambarda telef olmasına dayanamayacapından kelli, kalan bütün parasını da onları tırlarla ukraynaya, ailelerine geri göndermeye harcadı. 5 parasız, yolsuzluk yapamayacak kadar aciz, hayata baştan başladı.

Ama bu yaşadıkları, onun kişiliğinde derin çatlakların hatta fay hatlarının oluşmasına neden olmuştu. Artık tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemeyeceğine, kuran ve nutuk'a el basarak Polatlı ADD temsilcisinin huzurunda yemin etti. Bütün dikkatini, kader kurbanlarını hayata döndürmekte bir araç olarak kullanacağı -ve elinde kalan tek varlık olan- jeton fabrikasına yoğunlaştırdı.


Anadolu Öskar Jeton Sanayi Hafriyat İnternet Kafe üretim hattı

Tam bu sıralarda Teşkilat-ı Mahsusa komutanı Kunter Eastwood, hain bölücü planını uygulamaya sokmuş ve Eskişehir'deki tüm atari salonlarına Kristal Gece adı verilen bir eş zamanlı katliamlar silsilesiyle el koymuştu. Atarici çocuklar, sabun yapılmak üzere trenlerle Hacı Şakir fabrikalarına gönderiliyordu. Özkar Şindler, 4 aydır midesine bir şey girmeyen Cünêyd'e seyyar satıcıdan bir sucuk ekmek aldı ve anlatmaya devam etti.

Yeni hayatında iyilik timsali olacağına kuvayyi milliye hamaseti üstüne yemin etmiş olan Öskar, darbe sonrası sözde soykırımdan kurtulan bir kaç çocuğu jeton fabrikasında işe aldı. Çocuklar gündüzleri ve geceleri, çift vardiya köle gibi overtime ücreti almadan çalışıyorlardı. Ama en azından başlarını sokacakları bir çatı vardı. Öskar'ın jeton fabrikası, stratejik ve jeoplatik konumunun yardımıyla (tarihte Maverahünnehir olarak bilinen Sakarya Çayı ve Polatlı deresi arasında kalan üçgenin ağırlık merkezinde kuruluydu) bir anda Teşkilat'ın sahip olduğu atari salonu tekelinin en büyük jeton tedarikçisi oluvermişti. Teşkilat'ın verdiği parayla, Teşkilat'ın sürdüğü çocukları besliyordu Öskar Şindler. Yani bir nevi, bir teşkilat çocukları sjşsşikiyordu bir Öskar Teşkilat'ı sjşsşikiyordu.....


.............BÜYÜK FİNAL YARIN KULE PİÇİNDE!

Gengsta Rap Köşesi

Sevgili kule piçi okuyucuları ve yazar arkadaşlarım;

Hepinizin de bildiği gibi şahsım; Gürcistan, Arnavutluk, Eski Yugoslavya Cimhiriyeti’nin Masedonya’sı (FYRM) gibi ileri Avrupa medeniyetlerinin gelişmesine adeta beşiklik etmiş bir yerleşke olan, Gozlu temelli bir aydınım. Eski yazılarımı -bir nevi kalfalık eserlerimi- takib edenler bölge hakkında hunharca bilgiye sahip olmuştur, oldurulmuştur. Medeniyetin gelişmeye başladığı 90'lı yıllarda "Kozlu diye yazılıp Gozlu diye okunur" silegunıyla dağa çıkmış dağ Zonguldaklısı yani Zonguldağlı bir aydın halktır, Gozlu insanı. Kart Kurt diyemeyip, Gart Gurt dedikleri için de Gozlu olarak ebediyete kavuşmuştur bu şirin yerleşke. K den G dönergeçi hakkında size birkaç örnek veriyim: “Olum G yazıyo lan, sen dersten galmışsın” , “Olum topbaşlı Hamit galeciliğin G sinden anlamaz”, “Hortumu kotuvebakan benzün çöğcez” gibi bazen hoş kullanımları olmuştur bölge halkının, yazarınızın hayatının şekillenmesinde rol oynayan. (Sesimi yükselterek konuşuyorum buradan sonra) Arkadaşım oturduğumuz yerden aydın olmadık, aydırdılar ay balam. Sinirlendirmeyin adamı…

“ Bu yazıyı niye yazdın, nellakası vaaar?” dediğini duyar gibi oluyorum, bazı zenci türk yazar arkadaşlarımızın. Arkadaşım adımı yanlış kullanıyorsunuz! Basit bir mantık, silsile ve çerçeve argadaşım. Gavamı bozmayın, sulukulepiçi ağzımı açtırmayın. “19.00 Garakuşak Gaykaycı'nın gıyabında atıp tutma” bu günleri görmez olaydım, keşke gıyabımda cenaze namazım kılınsaydı. Arkadaşım “Garaguşak Gaykaycı” benim adım. Basit bir mantık üzerine kurulu, ezber yapmayın. İsmet Berkan sana sölüyorum: Köpekler istedi diye, atlar ölmez”, çevir Güntekin. Bana karşı mahçupsunuz değil mi? Biraz, biraz mahcupsunuz biliyorum.

Size cevabımı yakın dostum da olan Fuat’tan bir parçayla veriyorum. Allah’ınızdan bulun:
Dostum Fuat

Fuat - Panzere Yok Başka Çare

Bonobo bir efyu batı Gozlu
Artı yener Kuvay i Zonguldak Eşittir Hassictir
İnternetten kritik getir Senin anan bittir
Ağzından ve beynine Sığmayan kalibredir Garaguşak
Oyarsa Sevinçten tur at
Soysuz şopar Bu surat Bakarsa senin idrar torban spazmında
Ters döner fırlat desteksiz
Neden karı gibi arkadan konuşan bunca eteksiz
Peteksiz baldan odunsuz saldan
Kemerimi ananın sırtından yabtım
Kanından sos yabıb
Çıtayı 26 ışık yılı yukarı taktım

Yowwyooowwww

Preditörden Teşekkür Notası


Sevgili yazar arkadaşlarım,

Sayenizde çok kısa zamanda büyük işler başardık. Üstlendiğimiz misyonu emin adımlarla geleceğe taşıdık. Halkımızı bilinçlendirmek ve ferah milletler seviyesine ulaştırmak adına yaptığımız çalışmaların meyvelerini toplamanın zamanı geldi...


Resim: Meyve Toplamı

Aralık ayında yapılması planlanan 72. geleneksel Kule Piçi Yazarları Derneği Kuzey Avrupa Kolu toplantısı programı:

18:00 Açılış Konuşması ve Teşekkür
18:30 Medyaya sitem ve protesto
19:00 Garakuşak Gaykaycı'nın gıyabında atıp tutma
22:00 Ödül Töreni
22:30 93. Dönem programına dair oturum ve meçhule yolculuk

Bu toplantıdan çıkan kararlar ve oluşumumuzun yeni yönü değerli okurlarımıza mutlaka bildirilecektir. Ne de olsa biz ve okurlarımız bir bütünüz, kocaman bir aileyiz. Birimiz hepimiz, hepimiz piçiz.

...ve bugüne özel olarak derlediğim gurur tablomuz, bizim için yapılan yorumlar:


-Salaksınız lan siz..
-Adımı sitenizde kullanmayın!
-Vururlar sizi...
-Gozlu'da enternet olsa sizi yaşatmazlardı
-Yukarda Allah var!
-Tarihler yanlış, olaylar yanlış...
-Kendinize bilim adamı diyorsunuz demek?
-Tam içiyüzbin akrabam var benim.

Kardeş Site (Levent Tüter Netlog'da.com.www.tr)

Yazılarımızı takip eden ve/veya bizi yakînen tanıyan insanlar bilir ki, sitemizin bir adet fahrî ve daimi üyesi bulunmaktadır. Yukarıdaki banner cihazı resminde en sağda, toparlak çehresiyle arz-ı endâm eyleyen bu arkadaşımız, şu an Dağlık Japonbağ bölgesinde, çekik kukudan suşi yemekle meşgul. Biz de buralarda boş durmadık tabii. Yaptığımız fenni araştırmalar sonucunda, kendisinin herkesten gizlediği web sitesine ulaştık: 

Levent Tüter Netlog Sayfası
h
ttp://tr.netlog.com/levo_33



Adını yazılarımıza tag olarak kulp gibi takmamıza kızan, ilim ve feylosofyanın bir potada eritildiği güzide yazılarımız yüzünden karizmasının darbe alacağından endişen duyan sevgili arkadaşımız Levent'e buradan bir çift lafım olacak:

"Argadaşım! Baskıcı rejimlerin hepsinin haiz olduğu son ortada! Düşünce özgürlüğüne uzanan eller kırılsın! Bu işler, suyla doldurulmuş bir pirözervatifi, sağından solundan sıkıştırmaya benzer. Bir yanından sıkıştırırsın, öbür yanından baş verir. Oraya bastırırsın, başka yerden meme yapar. Aha, sen bize kızdın, ismimi tag olarak kullanmayın dedin. Demokratik hakkımız olan ifade özgürlüğüne ket ve gem vurmaya kalktın. Şimdi başka bir yerden bambaşka bir site pörtledi. Sen bizim donanmamızı yakmakla bizim sakalımızı kesmiş oldun. Ama biz Kıprız'ı alarak senin kolunu kesmiş olduk. Kesime uğrayan kol, recenerasyon sistemlerine sahip olmadığı için yeniden uzamaz. Fakat traşsal kesime maruz kalan sakal, eskisinden de gür biçimde, tuncay öztan sakalı gibi yeşil izli çıkar.

Haydi! Hodri meydan. Bu siteyi de baskı marifetiylen, mahkeme kararıylan kapattır yiyosa. Ama bil ki; yeni siteler baş verecek bizden ve bizim naçizane oluşumumuzdan bağımsız! Artık yeter, söz milletin!"



10.11.09

Ekonominin Nabzı

Tüm dünyayı pençesine alan ekonomik kriz birçok ülkeyi kasıp kavurmakta. Karma ekonomilerin bir yan ürünü olan dalgalanmalar, sosyo-ekonomik problemleri de beraberinde getirmekte. Kimi ülkeyi teğet geçen kriz, kimi ülkelerde ise çapı gören çevre açı etkisi göstermektedir. Krizin, toplumun geniş bir tabanında huzursuzluk yaratmasını değerlendiren iktidar partisi ekonomi bakanı Hilmi Eskilstuna halkı sağduyuya davet etti. Kendine Demokrat Parti grup toplantısında söz alan bakan İzlanda'yı örnek göstererek "Ada ekolünden gelen bir ekonomi olmasına rağmen İzlanda bugün krizin pençesindedir. Evet haklısınız biz de etkilendik, krizden etkilenmedim diyeni üç harfli çarpar." beyanatında bulundu.

Ekonomi bakanı, yaptıği Üç Harfli Halk Cumhuriyeti gezisi sonrası basına açıklamalarda bulunmuştu

Ekonomik büyümenin göstergesi sayılan Talaşlı İmalat Sanayi Endeksi (TİSE), son çeyrekte 3% büyüyerek ekonomik durgunluğun yavaş yavaş büyüme rotasına döndüğünü gösterdi. TİŞE'de gözlenen 3%'lük artış altın fiyatlarında rekor düşüşe neden oldu. Londra Ekonomi Meslek Yüksek Okulu ikinci öğretim mezunu Selami Şahin, "Altın çıkar üstün iner, ne oldum değil ne youngım demeli..." diyerek salonda gülüşmelere neden oldu.

Ulu önder Selami Şahin silüeti

Peki bürokratların açıklamaları ne kadar doğru? Halkın tansiyonunu ölçmek için mikrafonumuzu alıp soluğu kapalı çarşıda aldık. Kapalı Çarşı Esnaf ve Sanatkarlar Odası başkanının çaycısı aslında atmosferin o kadar toz pembe olmadığının altını çizdi. Çay Ocakları ilçe teşkilatının 15 yıllık verilerine dayanarak düyafondan sipariş edilen çay miktarının nasıl kriz ile birlikte sert düşüşe geçtiğini gösteren sayın Erol Güney isyan etti. Yıllık çay satışının 1998 seviyesine gerilediğini belirten Sayın Güney, ocakta bulununan 8 semaverden 5'ine kilit vurmak zorunda kaldığını gerekirse atıl durumda olan 5 semaveri tenike fiyatına satacak hale düştüğünü belirtti.

Yıllara göre çay siparişleri (miljön bardak)

Kapalı çarşıda işlem gören, adeta döviz kur çipası olan kuzu kelle fiyatı ise hızla artmaya devam ediyor. Bacasız sanayi olarak adlandırılan kapalı çarşının ham maddesi olan kuzu kelle fiyatları el yakarken Jensens Kellehus Esnaf Lokantası şefi Murat Bardakçıyan; kasanın çeklerden, senetlerden ve hazır kesili çimonto faturası *ndan geçilmediğini belirterek sıcak paranın piyasaya acilen giriş yapması gerektiğini sözlerine ekledi.

Teknoloji Dünyası Yasta

Dünya iletişim devi Skype, ücretsiz sesle görüşme hizmetini artık paralı olarak devam ettireceğini duyurdu. Mevcut kriz şartlarında hayatta kalabilmek, işçi çıkarmamak için böyle bir karar aldıklarını belirten Michael Skype, bu kararın herkes için zor bir karar olduğunu belirttti. NASDAQ'da işlem gören Skype İnternet Petrol Turizm Ltd. Şti. hisseleri 10% değer kaybetti.