1.12.09

Tucky Doğan'la Göteborg Fikası

Söyleşiden bir kare

Dun aksam Kulepiçi Tur TV ekranlarında yayınlanan Göteborg Fikası programında; sanatçı, düşünür, antropolog Laz ve şarkıcı Adnan Yılmaz, Tucky Doğan’ın konuğuydu. Yeni albümü Likaraba hakkında kendisiyle yapılan hapörtaji yayınlıyoruz:

Adnan Yılmaz, nam-ı diğer Kont Adnan, yeni uşağumuz. Ama bu uşak rap tarzı söylüyor! Kendi deyimiyle ‘‘manyak müzik’’ yapıyor, deli gibi horon tepiyor. Henüz Tarabya'da söylemiyor, bu polemiklere girmek istemiyor ama uzun yıllardır sessiz ve derinden geldiği kesin. Ne kadar yukarı çıkar o da bilinmiyor. Yine de 10. kasetinin çıkış parçası Kuş Foli'yle, şöhreti iyice yakalamışa benziyor. Ona göre Kuş Foli, rap'ten daha hareketli, esprili. Hem Almanlar horon teperken, biz niye Avrupa'yı taklit ediyoruz ki...

Tucky Doğan: Adnan bey Kont adi nerden çıktı yahu?
Kont Adnan: Askerde her tuttuğunu koparan bir insan olarak tanınırdım, arkadaşlar takmıştı bu lakabı. Maddiyat önemli değildir, bir işte başarılı olduğumu söylesinler!

TD: Kont tuttuğunu koparan mıdır?
KA: Hayır yani, kont bir kral anlamında. Dedim herkes bir isim takıyor kendine, ben de dedim Kont Adnan. Ne giyeyim dedim. İlgi çekmek için kırmızı giyeceğim, şapkayı takacağım ters. Avrupalılar oynuyorsa ben de oynarım, çıkıp oynayalım.

TD: Kontlar böyle biraz rap'çi gibi mi giyiniyormuş?
KA: Yoo. Bu spor kıyafettir. Yıllarca kravat da taktım çıktım. Ama kravatla horon oynayamam. Ben manyak bir horon oynarım. Bir saat durmam. Benim yaptığım Karadeniz'in deli horonudur. Rap'çilerin hareketli oyunları gibi. Ama bizimki daha canlı, daha hareketlidir. Onlar tekerleme söylüyorlar, bizde yıllardır var bu. Ben şimdi türkü atarım sana, yarım saat susmam: ‘‘Armut dalda asılsun / Emel hanum nasılsun / Bu söylediklerimiz / Gastelere basılsun...’’ Kafiyeler uyuyor, anlıyor musun? Ben böyle akşama kadar söylerim. Ama ben çok başarılı mıyım, hayır, daha ilk basamaktayım.

TD: Peki imaj nasıl oluştu?
KA: Ben bunu diskoda çekecektim. Yüz tane çılgın Karadenizli oynayacaktı. Fakat diskoda Davut çekmiş. Taklit yapma imajı bana gelmez dedim. Ben dedim çok popüler çekeceğim bu klibi. Limuzine bineceğim, 15 kişilik ekip olacak.

TD: Sözleri nasıl yazıyorsunuz?
KA: Bir popçu alır bir kupleyi akşama kadar onu söyler, bizde öyle değil ki, efsaneyi bitiriyorsun yazdığın zaman. Önce öyküyü bulmam lazım, sonra önemli değil, yazarım. Genelde esprili, sevdalık üzerine olan parçalar tutmuştur. Memleketin derdini yazsam, ‘‘Düzen hiç değişmedi/Yandı memleket yandı/Karibanlar ne yapsın/Yalan sözlere kandı’’ desem, kaç kişi dinler!

Hala gitti palaya pala sarıldı malaya
TD: Peki şu hala, pala, mala bölümü var, anlamak çok zor, nedir o mesele?
KA: Bizim memlekette komar ağaçları var, yazın kuşlar yuva yaparlar buraya. Yani kuş foli, komar ağacındaki kuş yuvası. Yağmur yağınca altına girer, hiç ıslanmazsın, çünkü kiremit gibi yaprakları. Burada bir konu var: Şimdi palahalagelmedenyürüdümordayaya...

TD: Yavaş yavaş, anlamıyorum ki.
KA: Biri de haber verdi o Fadime Halaya/Halam da gitti dedi inşaatta palaya/ Pala işi duyunca bir sarıldı malaya... Anlıyor musun? Pala malayı kaptı üstümüze geliyor! Yani ben kızlan sevdalık yapıyorum, gizlice odasına girmişim. Annesi Fadime Hala'ya haber veriyorlar. Beyi, Pala diyorlar ona, inşaatçılık yapıyor, elinde mala var! Ona şikayete gidiyor, peşime düşüyorlar. Pala hala gelmeden yürüdüm orda yaya/ Az ilerde rastladım dolmuşçu Mustafa'ya/ Söyledim Mustafa'ya gel at beni Maçka'ya/ Haçka Maçka giderken kaldık bir telaşaya...

TD: Biraz da müstehcen değil mi şarkı sözlerin, biraz? Öperken dişlemek filan...
KA: Millet dişlemey mi yani! O aslında bir türkü geleneğidir. Öptüm, dişledim seni, yalan söyleyemezsin, derken kızı garantiye alıyorsun.

KA: ALMANYA’DA BEL AĞRISINA HORON TEDAVİSİ VAR
TD: Yok canım!
KA: Almanya'ya konser veriyorum, birader bana kemençe çalıyor. Kuş Foli'yi söylüyoruz. Baktım 60-70 kişilik yaşlı bir grup horon tepiyor. Herhalde eskiden gelen Türkler dedim. Programdan sonra yanlarına gittim, elimi uzatım ‘‘Merabayın’’ dedim, Almanca cevap verdiler. Meğer Alman'mışlar, adam profesör doktor, yanındaki karısı da profesör. Diğer 30 kişi de hastalarıymış. Adam hastalarına bel ve sırt ağrılarına karşı horon oynatıyormuş.

TD: Şehir efsanesi olmasın bu?
KA: Evet, şerefimle söylüyorum. Ondan beri kafama takıldı. Bunlar Türk folklorunu seviyor, biz hálá Avrupa'dan bir şeyler taklit etmeye çalışıyoruz. Geldikten sonra Kuş Foli'yi yeniden yaptım. Çok sesli olacak, bu horon seslerini küt küt çıkacak dedim.

TD: Rap horon bağlantısına ne diyorsun?
KA: Bu rap. Yani deli horonu bu vaziyet yapıyorsunuz. Olur mu olmaz mı? Sizi normal dinleyenleri kaybetmemeniz lazım. Manyakça bir müzik yapıyorsunuz, millet kafayı mı yedi der. Karadeniz müziği sırf kemençeye endeksli değildir, o bizim şef sazımız. Keman da kullandım. Bunlar kaliteli yapıtlar: ‘‘Yağmur yağayi yağmur, yer islandi islandi, soralum ağaçlara, hanginize yaslandi...’’ Bu sevdanın kokusuna bak ya...

TD: İlginç. Yeni albümün çıkıyor. Likeeeeeraba nedir, bundan bahseder misin bize?
KA: Bu albümde insanlarımızın ikiye ayıran eğlence dünyasından açlık ve işsizliğin kol gezdiği ülkemizin acı gerçeklerini dile getirdim. Sanat dünyasında yaşanan acı gerçeklerle doğru yaşayan sanatçıları birbirinden ayırarak büyük bir şaheser ortaya çıkararak, yeniden dönmenin mutluluğu içindeyim. 2 yıldır üzerinde itina ile çalışarak hazırladığımız `Likaraba`nın içinde çek kameracı şarkısı yine dillere düşecek.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

this post is very usefull thx!